Özgürlük düşüncesi tek başına bizi özgür hissettirmek için yeterli değildir.
Beynimiz düşüncelerimiz, duygularımız, beden duyumlarımız ve davranşlarımız arasında farklı yönlerde hızlı işlemlemeler yaparken, maalesef düşüncelerin alt düzey eylemlerimizin kaba kuvveti karşısında doğrudan bir gücü yoktur. Bu nedenle, zihnimizde birçok düşünce de olduğu gibi özgür olduğumuzu düşüncesi de doğrudan ve kuvvetli bir etki yaratabilmek için duygu durumlarından güç almalıdır. Özgür olduğunu düşünen, bu düşünceye kuvvetle inandığını ‘düşünen’, hatta dışarıdan bakıldığında oldukça ‘özgür’ olarak tanımlanan kişilerin dahi sıkışma ve kısıtlanma duygularıyla devam eden mücadeleleri ruhun bu konudaki uyumsuzluğunun göstergesidir.
Özgürlüğümüz, sahip olduğumuz her mutluluk ve tatminin de içerdiği gibi az veya çok çaba gerektirir. Özgürlük, sıradan, pasif ve doğrudan deneyimlenebilecek bir duygu değildir. Özgürlük, ancak uğrunda ihtiyaç duyduğumuz ve kendimizi gerçekleştirmek istediğimiz adımlar uğruna çaba verdiğimiz, başarısız olma pahasına kesintisiz emek gösterdiğimiz taktirde hissedebileceğimiz bir duygudur.
Bu paragrafları okurken, istikrarlı çaba söz göstermek ve irade ortaya koymak söz konusu olduğunda dehşete düşenlerin olabileceğini hissediyorum. Merak etmeyin. İstikrar ve düzen sahip olduğumuz doğal anarşi sebebiyle hepimize bir parça da olsa rahatsızlık verir. Bu anarşi, insanoğlunun evrimsel sürecinden gelen derin ilkel ruhumuza aittir. Dolayısıyla, çoğumuzun deneyimlediği istikrar ve isyan ikilemi, insanın evrilme ve gelişme sürecinin bugünü için temel bir ruh halidir. İnsansı yanımızla ilkel doğamız bu konuda çatışmaya devam ederken, özgürlük hissini yaşamak isteyenler, ihtiyaç duydukları ve değerleriyle uyumlanabilecek kadar aktif çabaya tutunmalı ve bu alanı savunmalıdır.
Özgürlük düşüncesi ile birçok ilgi alanına, meşguliyet haline, hobiye başlanabilir. Kısıtlanma ve/veya sıkışma hissi, yoğun tempolara eşlik edebilir. Genel fotoğrafı çektiğimizde bu tarz bir yaşam biçimi oldukça zengin, dolu, çalışkan ve hatta özgür olarak nitelendirilebilir. Elbette ki, ilgi alanlarına bu denli bir yaklaşım oldukça haz ve keyif vericidir. Ancak, fazlaca eğitilmiş akıl karşısında, irade zayıflığı nedeniyle kendini gerçekleştirememekten yakınan kişiler de karşılaştığımız bir durumdur. Çünkü esasında bu durum, insanın doğasında olan doğal ilgi duyma zenginliğidir. Fakat, bu ilgi henüz gönüllü bir dikkate dönüşmemiştir. Gönüllü dikkate dönüşmeyen ilgi alanları, kendine hakimiyet ve özerlikle gelen özgürlük hissinden yoksun olacağı için hareketli ama hazzı düşük yaşamlar riski yaratır. Hangi alanların bu savruk dikkatin çocuksu keyfine kalacağı, hangi alanların kendine hakimiyet cesaretine bürünmesi gerektiği pek tabi kişinin kendisine kalmıştır. Burası kendini gerçekleştirme yolculuğunda pusulayı hangi yönde tuttuğunuzla ilgilidir.
İrade inşa etmek istediğiniz yerde, istikrarsızlığın tek düşmanı kesintisiz güçtür. İrili ufaklı çabaların arka arkaya konulması, süreklilik algısı yaratır. Süreklilik ve istikrar, aynı yönde ilerlemeyi içerir. Savrulan ve dağınık bir zihin durumundan ziyade, aklın ve ruhun var gücüyle tek bir amaca yönelmesidir. Kişisel emek ve çabanın zaman zaman eziyet gibi hissedilmesinin sebebi de bu koordinasyonun yaratılmasını gerekli kılmasıdır. Yavaş yavaş alışılması gereken;
Davranış, duygunun disiplinine girmediğinde dağılır ve güçten düşer.
Yüksek standartlara ve mükemmelliyetçi bir kişiliğe sahip olanlar, burada bahsedilen çabanın çok daha fazlasını vermelerine rağmen özgür hissedememekten yakınacaklardır. Onlara güven de hissetmenin de özgürlük hissi için önemli bir rol oynadığını söyleyebilirim. Özgürlük duygusu, bu kişiler için güvende hissedecekleri kadar çaba gösterdiklerine ikna olup, durmayı hak ettiklerine inandıklarında gelecektir.
Son dakika içlerindeki iradenin gücünü ortaya koyan ve o ana kadar erteleyenler ise her savaşa katlanabilecekleri bir gücü taşıdıklarını birçok kez kendilerine kanıtlamıştır. Durgun geçen uzun dinlenmeleri tercih ettikleri için şiddetli güç harcama anları ne kadar zor olsa da tercih edilir. Fakat, var olan gücün sürdürülebilir kullanımı ilerlenilmek istenen yolda ciddi bir basamak görevidir.
Psikolojik olarak özgürlüğü hissetmek için büyük başarılar, hedefler, statüler, varlıklar şart değildir. Günlük hayatın içerisinde her gün yapabileceğimiz, bize mutluluk, özgürlük, rahatlık, konfor ve haz veren birçok kaynak vardır. Hayatın küçük zevklerine tepeden bakmak, kendimizi olabilecek en boş yaşamda hapis bırakmaktır. Parmaklarımızı kapayacak kadar dahi zahmet etmemek, birçok zevkin ellerimizin arasından kayıp gitmesine neden olur. Her gün cesaretle tekrarladığımız çabalar, kendi üzerimizde sahip olduğumuz gücün en güzel sonuçlarıdır.
Özgürlük, manevi anlamda ne doğrudan verilmiş bir hak ne de sıradan bir durumdur. Özgürlük bir ödüldür. Manzara için güneş neyse, özgürlük de yaşam için odur.
Güliz Öncel
Thanks to the inspiring works of Jules Payot.
Comments